21 Ekim 2007 Pazar

Kırmızı çizgileri tehlikeli çiğnedi


Irak Devlet Başkanı Talabani, Türkiye’nin sınırötesi harekatına destek veren Suriye Devlet Başkanı Esad’a kızdı. Talabani, "Kırmızı çizgilerin tehlikeli bir şekilde çiğnenmesine göz yumamam" dedi.

ARAP dünyasına yayın yapan Eş-şark el Esvat Gazetesi’ne demeç veren Irak Devlet Başkanı Celal Talabani, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Kuzey Irak konusunda Türkiye’ye verdiği destekten rahatsız olduğunu açıkladı. Talabani, "Esad’ın sözlerini duydum ve okudum. Bütün kırmızı çizgilerin böylesine tehlikeli bir şekilde çiğnenmesine göz yumamam. Tarihi bağlarımız hatırına genelde Suriye’nin pozisyonuyla ilgili yorum yapmam, ama bu kez tehlikeli kırmızı çizgilerin geçilmesini desteklemem mümkün değil. Esad’ın ifadeleri tehlikelidir ve Arap dayanışması ruhuna da ters düşmektedir. Bu ciddi bir meseledir ve iki ülke arasındaki ilişkilere zarar vermektedir. Suriye’nin takındığı dostane olmayan bu tavır beni gerçekten hayrete düşürdü" dedi.

TÜRKİYE BATAĞA GİRMEZ Kuzey Irak’taki Kürt televizyonlarının haberine göre önceki akşam Süleymaniye Havaalanı’na inen Talabani, sınır ötesi bir operasyon yapılması durumunda Türkiye, Kuzey Irak, Irak ve genel olarak bütün bölgenin zarar göreceğini iddia etti. Talabani, "Türkiye kendisini içinden çıkamayacağı bir bataklığa atmaya hazır değildir. Tezkerenin uygulanacağını zannetmiyorum" dedi.

ANLAŞAMADILAR Irak parlamentosu, Türkiye’nin sınır ötesi operasyon olasılığını kınayan bir önergeyi dün görüştü. "Parlamento, iki ülke arasındaki iyi komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesine yardımcı olmayacak Türk tehditlerini reddeder" şeklindeki önergenin nihai şekli konusunda anlaşma sağlanamadı.

PKK’YA DESTEK YOK ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tom Casey, eski CIA yetkililerinden Graham Fuller’in "ABD, Kürt teröristleri İran’a karşı destekliyor" ifadesini kullanmasına ilişkin görüşünün sorulması üzerine "ABD’nin PKK ile teması yok ve PKK’yı desteklemiyor" dedi.

Eruhlu Engin


PKK onu 14 yaşında ormandan kaçırdı. 5 yıl zorla dağda alıkonuldu. Bir çatışmada Türk ordusuna teslim oldu. Toplam 4.5 yıl hapis yattı. Askerliği sırasında mayın temizlerken gazi oldu. İki yıl hastanede kaldı. Çocukluk aşkı Songül’e tam 13 yıl sonra kavuşabildi.
Engin Aydın, 1976 Eruh doğumlu. Yedi yaşına geldiğinde CHP eski Eruh İlçe Başkanı Kadri Beştaş’ın dört yaşındaki kızı Songül’le nişanlıyorlar. Kadri Bey’le Engin’in babası Muhsin Aydın çok yakın arkadaş. Engin, Eruh İlkokulu’nun en afacan öğrencisi. İlkokulu birincilikle bitirip ortaokula başlıyor. Bu sırada Eruh Jandarma Bölük Komutanlığı’nda Yüksel adında bir üsteğmen var. Öğrenciler arasından bir futbol takımı kuruyor. Engin de Şimşekspor adı verilen bu takımın santrforu. Yüksel Üsteğmen çocuklara kendi cebinden kramponlar, formalar alıyor. Formaların rengi siyah-beyaz. Çünkü komutan hasta Beşiktaşlı. Ama Engin, Fenerbahçeli!
Engin’in babası Muhsin Bey, Milli Eğitim’de memur. İlçedeki birçok çocuktan daha elverişli koşullarda büyüyor Engin. Bu arada Songül de büyüyor. Nişanlı oldukları için ara sıra görüşüp konuşabiliyorlar. Songül, ilk kazağı Engin için örüyor.
Karlar kalkınca genç ve çocuk Eruhlular ormanda oduna gidiyorlar. 1992’nin Mayıs sonu Haziran başında karlar çözüldüğünde Engin ormanın yolunu tutanlar arasında. Katırlar, atlar ve eşeklerle 80 kişilik bir grup köyden beş saat uzaktaki ormandalar. En genci 13, en yaşlısı 65 yaşında. Kumanyalarını açtıklarında etrafları 60-70 kişilik bir PKK’lı grup tarafından sarılıyor. Silahlı grup teslim aldıkları Eruhluları iki saat yürütüyor, bir yaylada durduruyorlar. 80 kişinin tek tek yaşlarını, adlarını, aşiretlerini, eğitim durumlarını kaydediyorlar. Yaşları 13-30 arasında 33 kişiyi seçip diğerlerini bırakıyorlar. Serbest kalamayanlar ağlamaya başlıyor. Engin de, "Yarın maçımız var. Ben gitmezsem takım yenilir..." diye kurtulmaya çabalıyor. Tabii dinlemiyorlar. Küçükler ağlamayı sürdürünce birini seçip bir meydan dayağı çekiyorlar. Sızlanmalar kesiliyor.
Herekol dağında kamp dedikleri yerde gençler üç ay siyasi ve askeri eğitimden geçiriliyor. Sonra evli olan altı kişiyi serbest bırakıp 27 çocuğu ikişerli gruplar halinde Botan bölgesi adını verdikleri arazideki PKK timlerine dağıtıyorlar. Engin sürekli kaçma planları yapıyor. Yedi-sekiz ay sonra Eruhlu ve Şırnaklılardan oluşan altı kişilik bir grup kaçmaya kalkışıyor ama yakalanıyor. Bir mağaraya kapatıp 20 gün hapsediyorlar.
Engin bir yıl sonra Beytüşşebap’ta bir fırsatını bulup kaçıyor. Üç gün sonra sığındığı bir kayanın ardında yakalanıyor. "Bir daha kaçarsan ananı, babanı, İstanbul’daki dört ağabeyini de öldürürüz" deniyor. "Birkaç yakın sırdaşıma durumu anlattığımda onlardan biri, farkında değil misin seni yetenekli buldukları için komuta kademesine hazırlamak niyetindeler, deyince inanamadım. Gerçekten de beni Habat kod adlı komutanın yanına verdiler. Bir yıl sonra da Murat Karayılan’ın yanına geçtim. Karayılan, o sırada Avrupa’dan yeni gelmiş."
19 yaşına geldiğinde Karayılan, "Seni akademiye gönderiyorum" diyor. Kuzey Irak, Sinad’da bir PKK kampına yollanıyor. Sonra emrine 25 militan verilerek Cudi’ye gönderiliyor. Ama Cudi’de rüyalarında hep ailesini ve Songül’ü görüyor. "Sanki evdeymişim gibiydim geceleri. Sokaklarda koşturuyor, annemin yemeklerinden yiyor, dere kenarında Songül’le buluşuyordum. Bir sabah yeniden kaçma planları yaparken yakaladım kendimi..."
BEYAZ BAYRAKLA TESLİM
Bu sırada Türk ordusu, Çekiç Harekatı’nı başlatıyor. Cudi Dağı binlerce asker tarafından kuşatılıyor. Gizlendikleri mağarada kalmaya karar veriyorlar. Fakat bir sabah iki kişi ihtiyaçlarını gidermek için mağaradan çıktıklarında fark edilip öldürülüyor. Üstlerindeki kayalar top mermilerinin gürültüleriyle sarsılıp yarılmaya başlıyor. Mağaradakilerin yedisi yaralanıyor.
Engin, kalanları toplayıp teslim olma kararı aldığını açıklıyor. "Önce ben kesin kararlı altı arkadaşımla dar bir toplantı yaptım. Hepimiz evimize dönmek istiyorduk. Tüm gruba açıkladık bu kararımızı. İçlerinden ikisi itiraz etti. Silahlarını zorla alıp ellerini bağladık. Sonra da birimiz sığınaktan beyaz bayrak sallayıp teslim olduk. Askerler, mağarada üç-beş kişi olduğumuzu sanıyorlarmış. 24 kişi peş peşe çıkınca şaşırdılar. Bizi helikopterlerle Cudi’nin yamacındaki askeri birliğe götürdüler. Yaralıları tedavi ettiler. Sabah Tümen Komutanı Ömer Paşa geldi. Yanında Şırnak Belediye Başkanı Beşir Tatar, Tatar Aşireti Lideri Süleyman Tatar da vardı. Paşa, ’Yargılanacak ve cezanız varsa çekeceksiniz. Suçsuz olanlara adalet gereken merhameti gösterecek’ dedi. Beşir Tatar, herkesin adını sordu. Ben babamın adını söyleyince ’Sen benim dayımın oğlusun. Demek ki yaşıyorsun’ dedi."
Sonra 22 günlük bir sorgudan geçiriliyorlar. Bu sırada annesi, babası ve kardeşleri geliyor. Soyadı tutmadığı için ziyarete gelemeyen Songül hırkalar, çoraplar gönderiyor sevdiği genç adama.
Botan Çayı kıyısındaki rakı masasında o müthiş karşılaşma
Bundan iki yıl önceydi. Bir akşam, büyük bir holdingin yöneticilerinden bir arkadaşımla buluşmuş sohbet ediyorduk. Metin, Güneydoğu gazilerinden biriydi. Yedeksubay komando olduğu dönemde, Hakkari dağlarındaki bir karakol PKK’lılar tarafından kuşatılmış, arkadaşım askerlerinden dördünü kaybederek yaralı olarak kurtulmuştu.
Başından geçenleri anlatmayı seven bir adam değildi. Hoşsohbetti ama mevzu askerliğe gelince suskunluğa gömülürdü. Zaten benim gibi birkaç yakın arkadaşı dışında çoğu insan da onun gazi olduğunu bilmezdi.
Uzun zamandır görüşmüyorduk. "Siirt’teydim en son" diye başladı anlatmaya. "Üniversiteden bir arkadaşım Siirt’te mali müşavir. Akşam, Botan Çayı’nın kıyısında bir rakı sofrası kurmuş. Birlikte yedik, içtik, geçmişi yadettik. Sofrada beş altı kişiydik. Genç bir savcı, bir avukat, bir muhasebeci, iki öğretmen, bir de bizim arkadaşın amcasının oğlu. Bir ara söz askerlikten açıldı yine. ’Bak’ dedi arkadaşım, ’benim emmoğlu da senin gibi gazi.’ Adı Engin’miş. Masada bir kader arkadaşımı bulunca kalktım yerimden, sarıldım. ’Hadi anlatın’ diye direttiler sofradakiler. Ve benim dilim çözüldü, başladım hikayemi anlatmaya..."
Hakkari’deki dağ karakolunda komutan olan subay izne çıktığı için komutayı arkadaşım Metin almış. Bir tepenin başında kurulmuş savunma ve denetim mevzisiymiş burası. İstanbul’dan Ortaköylü bir çavuş varmış. Neşeli, gamsız, ölüyü bile güldürecek kadar şakacı bir asker. Metin onu çok severmiş. Bir yaz gecesi nöbetleri biten askerler uykuya dalmış. Karakolun avlusunda Ortaköylü çavuşla Metin sohbet ediyormuş. Ortaköylü birden susup, "komutanım" demiş, "farkında mısınız derin bir sessizlik oldu. Garip bir şeyler oluyor." Metin de sessizliğin sesini dinlerken tedirgin olmuş. "Bence de çavuş" demiş. Henüz cümlesini tamamlamadan karşı tepelerden ve karakolun altındaki yamaçlardan gök gürültüsünü andıran silah sesleri duyulmaya başlamış.
Nöbetteki bir asker şehit düşmüş önce, sonra diğeri. Biri yaralanmış ilk dakikalarda. Askerler yattıkları yerden kalkıp siperlerdeki yerlerini almışlar. Yamaçlardan yukarı doğru tırmanan PKK timini püskürtmeye öncelik vermiş Metin komutan. Saatlerce sürmüş çatışma. Bir ara merkezle olan telsiz bağlantıları kopmuş. Sonra bir roket isabet etmiş karakola, ardından bir roket daha. İki asker daha hayatını kaybetmiş bu sırada. 150-160 kişilik bir kuvvetle karşı karşıya olduklarını anlamış Metin. "Böyle kalırsak bizi bitirecekler" diye düşünmüş. Ve kuşatmayı yarmaya karar vermiş. Etrafı mayınlarla döşeli patikanın serbest olduğunu, oradan aşağı inerlerse kurtulabileceklerini anlamış. "Hazırlanın" demiş askerlere. Bir astsubay ile Ortaköylü çavuş önde Metin arkada. Tam uçurumun kenarından aşıp küçük bir düzlüğe varacaklarken Ortaköylü, iki kez üstüste sendeleyip uçuruma doğru yuvarlanmaya başlamış. Metin, sığındığı kayanın ardından fırlayarak tam uçurumun kenarında kolundan yakalamış askerini. Ve yukarı doğru çekmiş. O gayretle çavuşu sırtına alıp ayağa kalkmış. Sol ayağında korkunç bir acı hissetmiş, yaralandığını anlamış...
ANSIZIN SİLAHLAR SUSTU
Metin bunları anlatırken Botan Çayı’nın kenarındaki dinleyicilerine, birden Engin girmiş söze. "Ansızın bütün silahlar sustu değil mi? Sen yürümeye devam ettin. Dağlardan sesler kesildi. Öne geçtin. Asker sırtındaydı. Yürüdün. Ardından askerlerin de seni aşağıdaki büyük mevziye kadar takip etti. Kurtuldunuz..."
Metin sözlerini sürdürmüş: "Evet öyle oldu, sonra mevziye gelince telsizdeki anonstan saldırı helikopterlerinin yola çıktığını..." Derken durmuş. "Bir dakika, ben o geceyi ilk defa anlatıyorum. Sen bunları nereden biliyorsun?" diye sormuş yeni tanıştığı gaziye, kader arkadaşına. Derin bir sessizlik olmuş. Engin yavaş yavaş anlatmaya başlamış nereden ve nasıl bildiğini bu hikayeyi... "Ben o sırada dağların ardından size ölüm kusan silahların bulunduğu yerde, yani PKK’lıların arasındaydım."
Metin, "Bir dakika" demiş şaşkınlıkla, "Sen nasıl gazi olabilirsin o zaman? Kimsin, necisin anlayamadım?" Rakı masasındaki dost yüzlere bakmış merakla. Araya Siirtli üniversite arkadaşı girmiş ve "Engin o dönemde PKK’lıydı. Daha sonra Türk ordusuna katılarak gazi oldu" demiş, daha karmaşık hale getirmiş hikayeyi.
Derin bir sessizlik daha. Engin kaldığı yerden sürdürmüş sözlerini: "Sen ayağa kalktığında, hani o ay çıktı ya birdenbire. Senin ayağından fışkıran kan, sırtındaki asker, uçurumun kenarında bütün heybetinle duruşun herkesi büyüledi. Hepimiz durduk. Kimsenin parmağı gitmedi tetiğe. Sizin geçişinize selam duruyormuş gibi mevzilerin ardında kaybolana kadar bekledik. Bizim liderin de nutku tutulmuştu. Ağzını açıp kapadı ama ateş emri veremedi. Ateş emrini verdiği sırada ise helikopter sesi duyuldu. Siz kurtuldunuz, biz kaçtık..."
Tüylerim diken diken dinledim öyküyü. Ve hemen ertesi gün Engin’in peşine düştüm. Metin’den telefon numarasını alıp Engin’in amcasının oğluna ulaştım. Sonra da Engin’e. İkna olmadı. Sonra tamam der gibi oldu, bu sefer babası Muhsin Bey görüşmemizi engelledi. Haklıydı, yıllar sonra yeniden bulduğu oğlunun başına bir iş gelmesinden korkuyordu. İki yıllık bir çabanın sonucunda Siirt Belediye Başkan Yardımcısı Nurettin Ertemel’in yardımıyla Engin’i ve ailesini ikna edip bu söyleşiyi yaptık. Eruh’a gittik, evlerinde misafir kaldık ve uzun uzun konuştuk. İşte Gazi Engin Aydın’ın hikayesi.
SONGÜL’E DAĞLARDAN TOPLAYIP KURUTTUĞUM ÇİÇEKLERİ YOLLADIM
Düşünmeye fırsat vermeyecek şekilde planlanmış bir hayatımız vardı. Dört yıl sonra rüyalarım bile değişti. Bir anamın yüzü kalmıştı aklımda bir de Songül’ün. Bazen bölgeye gidenlerle gizlice kuruttuğum çiçekleri gönderiyordum. Renkli yumuşak taşları yontup kalp şeklini verdikten sonra bir arkadaşımın cebine koyup Songül’e ulaştırıyordum.
BAŞKASINA YÁR OLMAM, BEKLEYECEĞİM BABA
Engin’in ailesi için de hayat zordu. Özel tim her ay evi basıyor, Engin’den haber soruyordu. Engin’in ağabeyi Selami merkeze götürülüp sorgulanıyor, hırpalanıyordu. Songül’ün evinde de durum farklı değildi. Kayınpeder Kadri Bey zaman zaman sorgudan geçiyor, Songül’ün ifadesi alınıyordu. Bir müddet sonra sorgulamalar azaldı. Bu sırada 16-17 yaşına gelmiş olan Songül’e görücüler geliyordu peş peşe. Bir gün babası Kadri Beştaş, "Kızım, Aydın ailesine bir sözümüz var ama istersen seni görmeye gelenlerden biriyle evlenebilirsin" dedi. Songül "Ben Engin’i ölene kadar bekleyeceğim. Ondan başka kimseye yár olmayacağım baba" diyerek sınırlarını çizdi. Ve nelerden sonra, teslim olup, askere alınıp on günlük yol izni verilince yani tam 8.5 yılın ardından Engin evine ayak bastığında birbirlerini görebildiler. Engin 10 günlük izin boyunca her sabah "Acaba dağda mıyım, hapiste miyim, Kuzey Irak’ta mıyım, memlekette miyim" diye uyanıyordu. Gerçek kavuşmaları ise terhisinden sonra olacaktı...
Askerde mayın timindeydi
Antep, Diyarbakır ve Siirt hapishanelerinde yatıyor Engin Aydın. Üç buçuk yıl sonra tahliye ediliyor ama mahkemesi bitmiyor. Tahliye edildiği zaman evine gidemeden askere alınıyor. Acemi eğitimi Ankara Etimesgut Tank Birliği’nde tamamlıyor, Diyarbakır Birinci İç Güvenlik Tugayı’na sevk ediliyor. Daha önce Diyarbakır cezaevi komutanı olan Tuğgeneral İlhan Talu ile karşılaşıyor burada. Komutan, onu hapishaneden tanıyor. Yanına çağırıp, "Sana çok özel bir görev vereceğim. Mayın timimiz var, onlara katılacaksın" diyor.
Sık sık araziye çıkıp mayın temizleme işi yapıyorlar. Önceki yıllarda teröristlerin döşediği mayınları söküp çıkarıyorlar. Bir gün Lice kırsalında devriye gezerken, Engin, daha önce PKK’nın mayın döşediği bir arazinin içine düştüklerini fark ediyor. Komutanı uyararak bölgenin mayınlı olduğunu söylüyor. Yüzbaşı, "Elimdeki haritalarda buranın temiz olduğu gözüküyor" diye itiraz ederek yürümeyi sürdürüyor. Tam tehlikeli bir mayına basacakken Engin üstüne atlayıp komutanı diğer yana savuruyor. Sonra da askerleri oradan uzaklaştırıp yarım saatlik uğraştan sonra mayını yerinden söküp gösteriyor. Ertesi gün komutanın eşi ve küçük kızı, ellerinde papatyalarla tugaya gelip Engin’i ziyaret ediyorlar.
Ödül olarak verilen bir aylık iznini alıp memleketine gidiyor. Bu izin sırasında Songül ile Engin evleniyor. Bir ay bir dakika gibi akıp gidiyor. Ve görev yerine dönüyor asker.
O kış Diyarbakır’a çok yağmur yağıyor. Seller oluşuyor tugayın çevresinde. Dikenli tellerin arasındaki arazilere döşenmiş olan mayınları yerlerinden söküyor fırtınalar ve arazinin dışına sürüklüyor. Yağışlar durunca, Engin soluğu bağlı olduğu albayın yanında alıyor ve "Komutanım, mayınlar serseri hale geldi. Civarda okullar var. Çok tehlikeli. Hemen temizlememiz lazım" diyor.
İşe koyuluyorlar. Plastik kapları yanarak bir topa dönüşmüş, sellerin etkisiyle de birbirine bitişmiş birkaç mayının bulunduğu arazide sentim santim ilerliyor Engin. Ve sonunda mayınlardan biri patlıyor. O mayının yanındaki serserileşmiş diğerleri de peşpeşe patlayınca bir dizi bombanın ortasında kalan genç asker ağır yaralanıyor. Yüzü, kolları, bacakları tutuşuyor, gözleri kör oluyor.
İlk tedavisi Diyarbakır Askeri Hastanesi’nde yapılıyor. Gözlerinden beş ameliyat geçiriyor. Profesör paşalar giriyor operasyonlara. Ve sonunda bir gözü onda bir, diğeri de onda yedi görecek şekilde kurtarılıyor. Vücudundaki yaralar da iyileşiyor. İki sene süren bir dizi tedavi sonucunda izler kayboluyor. Ve Engin Aydın baba ocağına dönüyor. Gazilik beratını alarak maaşa bağlanıyor. Eruh’a döndüğünde Siirt Valiliği’nden bir yetkili evinde ziyaret ediyor ve "İstersen seni tapu-kadastroda memur olarak işe alabiliriz" diyor. O da, "Hayır, benim yerime, benim yüzümden yıllarca çile çeken ağabeyim Selami’yi alın işe" diyor. Öyle yapıyorlar. Artık elemlerin bittiğine inandığı bir anda mahkemeden, yıllardır süren PKK davasından bir tebligat geliyor: "Toplam 4.5 yıllık bir hapis cezası almış bulunuyorsunuz. Bunun bir kısmını yattığınızdan geriye kalan 14 ayı tamamlamak üzere Siirt Cezaevi Müdürlüğü’ne üç gün içinde teslim olmanız gerekiyor..."
Teslim oluyor. 14 ay daha hapiste kalıyor. Ve cezasını tamamlayıp evine dönüyor. Bu yıllar içinde şimdi altı yaşında olan Zelal ve 3 yaşını tamamlayan oğlu Bişar dünyaya geliyor. Şimdi çok sevdiği eşi Songül Hanım’la, çocukları ve babasıyla bizim gibi yaşayıp gidiyor çok sevdiği memleketinde, Eruh’ta...
Anne Teybet Hanım aileyi bir arada tutmaya çalışıyordu. Muhsin Bey anlatıyor: "Bir kere 20 kişilik bir özel tim ekibi evimizi bastı. Evin altını üstüne getirdiler. Teybet girdikleri odada görevlilerin işi bitince dağılan eşyaları bir şey olmamış gibi sabırla düzeltti. Tam ekip dışarı çıkacaktı ki, ’Durun çocuklar, çay ve peynirli çörek yaptım. İçmeden, yemeden gidemezsiniz’ dedi. Şaşırdılar. Teybet Hanım sözlerine devam etti: ’Bu kapıdan adımını atan her yabancı misafirdir. Hadi oturun.’ Oturdular. Çaylarını içtiler. Kalkıp giderken tek tek bizim hanımın elini öptüler. Böyle bir kadındı işte bunların anaları..." Ve oğlunu yıllarca hasretle bekleyen o anne, askerde mayın patlamasıyla yaralandığını duyar duymaz, öldüğünü sanıp beyin kanaması geçiriyor. 20 gün sonra da oğlundan uzakta bu çileli hayata nokta koyuyor. Halbuki Engin, iyileşecek...

Ankara'da tarihi zirve


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, terörist saldırının ardından soruları yanıtladı. Medyadan soğukkanlı bir yaklaşım beklediğini belirten Erdoğan, "Bu akşam geniş kapsamlı bir toplantı yapacağız. Değerlendirme sonucunda ne gibi ardım atılacağı orada karar bağlanacak" dedi.


Başbakan Erdoğan, eşi Emine Erdoğan'la birlikte oyunu kullanmak üzere gittiği sandık başında 15 askerimizin şehit olduğu terörist saldırıyla ilgili soruları yanıtladı. Erdoğan, "Genelkurmay İkinci Başkanımızdan aldığımız habere göre 12 şehidimiz var. Buradan yazılı ve sözlü medya gruplarına bir şeyi hatırlatmak istiyorum. Bazı değerlendirmelerin ve yorumların olması bizi de üzmektedir. Bazı yorumcuların çıkartılıp bir suçlu arama içersine girilmesi bizler için önem arzetmektedir. Bu birlik be raberlik günüdür. Böyle bir durumda bu tür yayınlar bize birşey kazandırmaz. Soğukkanlılkla bunun üzerine gitmeliyiz." dedi.

TERÖR ZİRVESİ TOPLANIYOR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün saat 20.00'da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün başkanlığında Ankara'da terör zirvesi yapılacağını açıkladı. Zirveye, Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları, Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Milli Savunma ve İçişleri Bakanları katılacak.

BÜYÜKANIT TÜRKİYE'YE DÖNDÜ

İtalya'da temaslarda bulunan
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Türkiye'ye döndü.

BAŞBAKANLIK'TA ZİRVE

Saldırının ardından İçişleri Bakanlığı'nda Bakan Atalay, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Emniyet Genel Müdürü, Jandarma yetkilileri ve MİT Müsteşarı'nın katıldığı bir zirve yapıldı.
Toplantının ardından Cemil Çiçek ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay Başbakanlık'a geçerek Erdoğan ile toplandı. Aynı saatlerde Genelkurmay Başkanlığı'nda da toplantılar sürüyor. Akşam saat 20.00'de Cumhurbaşkanı Gül başkanlığında terör zirvesi yapılacak.


Bu akşam saat 20.00'de Cumhurbaşkanımızın başkanlığında ilgili kurumlar, Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanı, Mili Savunma Bakanı, Genelkurmay ve ilgili kurumlarla geniş toplantı yapacağız. Değerlendirme sonucunda ne gibi adım atılacağı orada karar bağlanacak. Medyanızdan çok daha sakin bir yaklaşımı şahsen bekliyorum. Bu sürece yönelik olarak sınırötesi operasyon için atılan adım yasal bir süreçti. Sağolsun Meclis bize bu yetkiyi vermiştir. Bu yetki çerçevesinde yapılması gereken neyse hepsi de yapılacaktır. Gelinen noktada 'şurası ne der, burası ne der' diye bir düşüncemiz yoktur. Bunu da özellikle bilmenizi istiyorum. Tekrar başımız sağolsun diyorum. Milletimiz ve şehit yakınlarınmıza sabırlar diliyorum" diye konuştu.

ABD suskun


Türkiye'nin operasyon yapmasına her fırsatta karşı çıkan, terör örgütü PKK'nın Kuzey Irak'taki faaliyetlerine karşı kılını kıpırdatmayan ABD'den, Hakkari'de 15 Mehmetçik'in şehit edilmesiyle ilgili herhangi bir açıklamada bulunulmadı. Sadece "gelişmeleri izliyoruz" denildi.

ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, PKK tarafından 16 askerin şehit edilmesi konusunda, herhangi bir açıklama yapmadı. ABD, Dışişleri Bakanlığının operasyon bölümünde görev yapan yetkililer, konuyla ilgili gelişmelerin izlendiğini belirterek, her hangi bir açıklama yapmaktan kaçındı.

ABD Dışişleri yetkilileri "Konuyla ilgili, her hangi bir görüş bildiremeyeceklerini belirterek, ABD’de sabahın erken saatleri olması nedniyle, günün ilerleyen saatlerinde bir açıklama yapılabilir" şeklinde konuştular.

Düğün konvoyuna hain saldırı


Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'ne bağlı Tokağaç Köyü yakınlarında düğün konvoyu geçerken PKK'nın yola döşediği mayın infilak etti. Bir minibüsün hurdaya döndüğü patlamada 7'si ağır 17 kişi yaralandı.


Hastaneden ilk görüntüler için tıklayın...

http://fotogaleri.hurriyet.com.tr/galeridetay.aspx?cid=6937&rid=2

Kuzey Irak'tan dün gece sızan teröristlerin birliğe saldırarak çok sayıda askeri şehit ettiği Yüksekova'nın Dağlıca kesiminde öğle saatlerinde yeni bir olay meydana geldi. Yüksekova'nın Yenimahalle Semti'ndeki düğünden sonra gelin ve damat 12 araçlık konvoyla ilçe merkezine 40 kilometre uzaklıktaki Yeşiltaş Köyü'ne hareket etti. Konvoy saat 13.00 sıralarında Tokağaç Köyü yakınlarına geldiğinde, konvoyda dördüncü sırada yer alan Hamza Savaşan yönetimindeki minibüs geçerken PKK'lı teröristlerin yola önceden döşediği mayın infilak etti.

Patlamada hurdaya dönen minibüste bulunanlardan 7'si ağır 17 kişi yaralandı. Yaralılar, helikopterlerle Yüksekova Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı.

Teröristler Irak'tan geldi


Genelkurmay Başkanlığı 15 askerin şehit olduğu saldırıyı düzenleyen teröristlerin Irak sınırından geldiğini açıkladı. İşte açıklama:


21 Ekim 2007 günü saat 00.20 sıralarında, Irak'ın kuzeyinden topraklarımıza sızan PKK terör örgütü mensupları tarafından, Hakkari/Dağlıca'da konuşlu Piyade Taburunun emniyet unsuru olan bir bölüğümüze kalabalık bir grupla üç ayrı bölgeden silahlı saldırıda bulunulmuştur.

Çıkan çatışmada 12 şehit, 16 yaralı verilmiştir.

Saldırıya anında misliyle karşılık verilmiş; teröristler, silahlı helikopterler tarafından görerek, mevcut ateş destek vasıtaları ile görmeyerek ateş altına alınmıştır. Şu ana kadar 23 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Ayrıca, olay bölgesinin güneyinde teröristlerle yeniden temas sağlanmış olup, çatışmalar devam etmektedir.

Teröristlerin kaçış istikametleri manevra birlikleriyle takip edilmektedir. Birliklerin harekatı ile koordineli olarak, 63 adet muhtemel hedef ağır silahlarla ateş altına alınmıştır.

Kamuoyu gelişmelerden ayrıca bilgilendirilecektir.

Hakkari'de 15 şehit


İlk kez Saygı Öztürk'ün tüm Türkiye'ye duyurduğu terörist saldırıda 15 Mehmetçik şehit oldu; 16'sı da yaralandı. Yaralılardan 3'ünün durumu ağır. 13 Mehmetçik'in de kayıp olduğu bildirildi.


Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'nin Irak sınırındaki Dağlıca Beldesi'nde dün gece saat 23.00 sıralarında yaşanan olayda teröristler, Dağlıca'dan Yeşiltaş'a giden askeri konvoya saldırı düzenledi. Yeşiltaş'a sevkiyat yapan 10-12 araşlık askeri konvoy, Avaşın Köprüsü üzerinde saldırıya uğradı. Köprünün üzerindeki araçlardan tam ortadaki roketatarla vuruldu. Köprünün de havaya uçurulduğu bildirilen olayın ardından sabah saatlerine kadar süren çatışma çıktı.

Gelişmeleri an be an aktaran Saygı Öztürk'ün verdiği bilgiye göre Çukurca'nın kuzey doğusunda Yüksekova'ya 50 kilometre uzaklıktaki Irak sınırının sıfır noktasındaki Dağlıca Beldesi'nden Yeşiltaş'a giden Yüksekova 21'inci Sınır Jandarma Taktik Tugay Komutanlığı'na bağlı Komando Taburu'na ait askeri konvoy Havaşin Köprüsü üzerinde saldırıya uğradı. Ağır makinalı silahlar ve roketatarların da kullanıldığı saldırıda 15 asker şehit oldu; 3'ü ağır 16 askerimiz de yaralandı. 13 askerin de kayıp olduğu bildirildi. Genelkurmay'dan saldırıyla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

YARALILAR HELİKOPTERLERLE ALINDI

Açılan ilk ateşle aralarında bir uzman çavuşun da bulunduğu 15 asker şehit oldu; 16 asker de yaralandı. Yaralı askerler helikopterlerle Yüksekova ve Hakkari'deki hastanelere nakledildi. 13 Mehmetçik'in de kayıp olduğu gelen haberler arasında. Bölgeye takviye birlikler sevkedildi; geniş çaplı operasyon başlatıldı.

Irak Türkiye'yi kınadı


Irak meclisi, Türkiye'nin terör örgütü PKK'ya karşı Irak'ın kuzeyine girme ihtimalini kınarken, teröristlerin de bölgeyi terk etmesini istedi.


275 milletvekilinden 184'ünün bugün kabul ettiği karar metninde, "çözüme kavuşturulmamış bir sorunun çözümü için kuvvet kullanma tehdidi" kınanırken, Irak hükümetinden "terör örgütü PKK'nın eylemlerine son verecek tedbirleri alması" talep edildi.

Irak meclisi, "Irak topraklarından komşu ülkelere yöneltilen her türlü silahlı eylemi" de kınadı ve "terör örgütü PKK militanlarının Irak topraklarını terk etmesini" istedi.

Karar metninde, "TBMM'nin tezkere kararının Irak'la iyi komşuluk ilişkilerine katkıda bulunmayacağı" ifadesine yer verildi. Metinde, "Türk ordusunun son zamanlarda bazı Irak köylerini bombaladığı" da öne sürüldü ve Türk hükümetine, "bu sorunun Irak hükümetiyle eşgüdüm ve diyalog içinde çözümü için sağduyunun sesine kulak verme" çağrısında bulunuldu.

PKK liderleri teslim edilmeyecek

Irak Devlet Başkanı Celal Talabani ile yaptığı toplantıdan çıkarken konuşan Mesut Barzani, Türkiye'yi tahrik eden açıklamalara devam etti.
Barzani, "PKK liderlerinin Türkiye teslim edilmesi gerçekleşmeyecek bir hayaldir" dedi.
Türkiye'nin PKK'ya barışçıl bir plan sunması gerektiğini belirten Barzani, "Eğer PKK bu çözüme karşılık vermezse o zaman bizim gözümüzde terör örgütü olur" diye konuştu.
İki taraf arasında çatışma olursa buna karışmayacaklarını vurgulayan Barzani, Kürt unsurlarına yönelik bir saldırı olursa kendilerini savunacakları açıklamasını da tekrar etti.

PKK TAHRİK EDİYOR

Kuzey Irak'taki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Dış İlişkiler Sorumlusu Safin Dizai, Hakkari'nin Yüksekova İlçesi Dağlıca Köyü'nde 15 askerin şehit olmasına yol açan terör örgütü PKK'nın saldırısını kınadı.
Dizai, saldırıları ‘tahrik’ olarak nitelerken, Türk Ordusu ile Kuzey Irak’taki Kürt bölgesini karşı karşıya getirilmek istendiğini söyledi.

Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani ile Kuzey Irak’taki ‘Kürdistan Bölge Başkanı' Mesut Barzani, bugün Selahaddin kentinde toplandı. Toplantıya katılan Barzani'ye bağlı Kürt yönetimin Dış İlişkiler Sorumlusu Safin Dızai, DHA'nın sorularını yanıtlarken saldırıyı kınadı.

15 askerin şehit olduğu, 16 askerin yaralandığı ve 10'un üzerinde askerin kaybolduğu saldırının PKK tahriki olduğunu vurgulayan Dizai, şehit askerler için üzüntü duyduklarını belirtti. “Bu tür eylemlerin sona ermesi için yapılması gerekenlerin önlerinde olduğunu” anlatan Safin Dizai, görüşmelerin devam ettiğini ve diyalog ortamının yakalanmak üzere olduğu bir dönemde meydana gelen olayın üzüntü verdiğini söyledi. Dizai, PKK'nın bu tür saldırılarla aslında Türk ordusu ve bölgeyi karşı karşıya getirmeye çalıştığını kaydetti.

Sabır taşı çatladı

Teröristler son olarak 15 Mehmetçik'i şehid edip, 16 askerimizi de yaraladı; sabırlar taştı.

http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/GaleriDetay.aspx?cid=6935&p=1&rid=4369