9 Mart 2009 Pazartesi

Kim tutar sizi



KARA Kuvvetleri Komutanı, matbuata şöyle seslendi...
“Karar vericileri rahat bırakın...”Komutan, bu sözleri muhtemelen, Fatih Ürek nakaratı çerçevesinde “Hade hade, hadee, hadeee!..” diye “çıkarma” bekleyen manşetlere karşı yapmıştır.Akşam, haber saati gelince,ekranlar şenleniveriyor. Karşımızda sanki General Patton!..“Şimdik sizlerle sınıra gitceez değerli izleyiciler...” diye bir başlıyor adam, muhteşem Türkçesi ile!..“Şimdi şu bulutlarda gördüğünüz beyaz iz, ABD casus uçaklarının bıraktığı izdir, Kanal düdük kamerası ile nasıl yakaladık ama dimi?.. Bu ne demek biliyorsunuz, istihbarat alışverişi başladı demek, ABD bilgi veriyor, Başbakan Bush'a demişti ya o yüzden!.. (Hükümeti yalamayı da böylece aradan çıkarmış oluyor muhterem) İşte bu casus ABD uçakları Türk semalarında uçuyor gördüğünüz gibi!..”Gördüğümüz,ne zaman kafayı havaya kaldırsa göreceğimiz türden ,hava taşıtının beyaz izi...O kanala göre ABD casus uçakları, Türkiye adına görev yapıyor.Komşu kanalda aynı görüntüyü sunuyor ama onlara göre bu iz, devriye görevi yapan Türk F-16'ları... Hangisi doğru?!! Yanarım yanarım da, bu dangıllığın faturasını, matbuatın en doğru adresine ödetiyorlar, ona yanarım!..HABERİ 'GENERAL YILMAZ'LAR SÖKER, ÜNLÜLER SAHİPLENİR
Olan bizim “General Yılmaz”a oluyor ki, tam manası ile haksızlıktır!..Aslında gazeteci milleti olarak hepimiz “Tümgeneral Yılmaz”ızdır!.. Daha doğrusu, haberi, kaynağın ciğerinden söküp almak istiyorsanız çok iyi bir “General Yılmaz” olmanız şarttır, aksi halde haberi değil, hava alırsınız!..Bakmayınız siz öyle “Efendim meslek ilkeleri...” diye başlayan traş teferruatına!.. Meslek ilkeleri çerçevesinde, gazete patronu mu olunuyor sanki? Adam gazeteyi siyasi-ticari güç hesabına kullanıyor da, bütün günahı haberi koparmak için dalış yapan “General Yılmaz”a fatura etmek de ne oluyor?!!Her kim ki, bu meslek içerisinde “General Yılmaz” mertebesini hak etmiştir, işte iyi gazeteci olan odur... Haberi “General Yılmaz”lar söker de sizler, imzada, ekranda balı tutmuş parmağını yalar, malı götüren olarak, işte o “ünlü” olduğuna inandığınız taşeronları görürsünüz...Tahkikat seviyesinde, bir mahrem işin içini dışını sökmek için, tahkikatı elinde tutan, birinci elden görevlilere ulaşmak gerekir. Elbette, gizli tahkikatı yürüten görevli gazeteciye bilgi vermez. Kime verir, kendisi ile aynı tahkikatta yetkili olacağına inandığı, amiri niteliğindeki kişiye... İşte bu düzeyde,”General Yılmaz” devreye girer ve tahkikatı yapan birime, amir kisvesi ile telefon edip bilgi ister.Bu usulle haberi koparmak zordur. Son derece tecrübeli, devlet görevlilerine amir gibi telefon edip, gizli konuyu öğreneceksiniz... Bir muhabir, habere koşturmaya başladığı andan itibaren, serviste ilk öğreneceği bu “Zarflama” işinin detaylarıdır. Tecrübelilerden işi kapmaya çalışır, yanında oturup nasıl yapıldığını öğrenecek, tek yolu da budur.OĞLUM YERİNE ABEY DEYİNCE...
Bir anı... Kulakları çınlasın, yıllar önce Togay Gözütok işin erbabı idi. 12 Eylül gibi ambargo günlerde bile haberi sökerken, bu usule başvururdu, olayı tahkik edene açar telefonu ve şöyle derdi; “Oğlum ben Vali Ö., nedir o konu?... “ Karşıdaki, arayan vali hem de usule uygun konuşuyor ya patır patır dökülürdü. Bir gün Togay, yok iken, bu usule baş vurmak gerekiyor, mesleğin başındaki, Anadolu yiğidi bir stajyer telefona sarılıyor ve olay mahallindeki yetkili arıyor bilgi isteyecek ama acemilik ve heyecanla teknik hata yapıyor! “Oğlum ben Vali” gibi stratejik hitabı karıştırıp karşısındakine şöyle sesleniyor, “Abey (abi demek istiyor) ben vali!.. “ Sonunu tahmin edersiniz, aynen şimdiki gibi bir “General Yılmaz” krizi patlıyor... Şimdi, diyebilirsiniz ki; “Kimmiş bu salak” o kişi asla salak olmadığını bugün ispatlar haldedir. Acemi muhabir, zamanımızın ünlü bir iş adamıdır, zengindir, yakın zamana kadar da üç büyük futbol kulübünden birinde yöneticiydi...Haberi sökerken çuvallamış ama bu durum kulağına küpe olmuş, oldukça yol almıştı şimdi..Sonuç; Haber uğruna “General Yılmaz” olmanın bir asil tarfı vardır da, bizim “General Yılmaz”a saldıranların işin içinden sıyrılmak için sergiledikleri tavır asil değildir!..O, doğruya ulaşmak için çabalıyor, tepesindekiler yalanla, milleti efsunluyor, hangisi doğru?..

Hiç yorum yok: